NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عِيسَى بْنُ
حَمَّادٍ
أَخْبَرَنَا
اللَّيْثُ
يَعْنِي
ابْنَ سَعْدٍ
عَنْ يَزِيدَ
بْنِ أَبِي
حَبِيبٍ عَنْ
أَبِي الْخَيْرِ
عَنْ
مَنْصُورٍ
الْكَلْبِيِّ
أَنَّ
دِحْيَةَ
بْنَ
خَلِيفَةَ
خَرَجَ مِنْ
قَرْيَةٍ
مِنْ
دِمَشْقَ
مَرَّةً
إِلَى قَدْرِ قَرْيَةِ
عُقْبَةَ
مِنْ
الْفُسْطَاطِ
وَذَلِكَ ثَلَاثَةُ
أَمْيَالٍ
فِي
رَمَضَانَ
ثُمَّ إِنَّهُ
أَفْطَرَ
وَأَفْطَرَ
مَعَهُ نَاسٌ
وَكَرِهَ
آخَرُونَ
أَنْ
يُفْطِرُوا
فَلَمَّا
رَجَعَ إِلَى
قَرْيَتِهِ
قَالَ
وَاللَّهِ
لَقَدْ
رَأَيْتُ
الْيَوْمَ
أَمْرًا مَا كُنْتُ
أَظُنُّ أَنِّي
أَرَاهُ
إِنَّ
قَوْمًا
رَغِبُوا
عَنْ هَدْيِ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَصْحَابِهِ
يَقُولُ ذَلِكَ
لِلَّذِينَ
صَامُوا
ثُمَّ قَالَ
عِنْدَ
ذَلِكَ
اللَّهُمَّ
اقْبِضْنِي
إِلَيْكَ
Mansur el-Kelbî'den
rivayet edildiğine göre; Dıhye b. Halife (r.a.) bir kerre Ramazanda Dimeşk'in
bir köyünden, Füstâd'tan Ukbe (veya akabe)ye kadarki bir mesafeye -bu üç
mildir-(yolculuğa) çıktı. Sonra o ve onunla beraber bazı insanlar oruçlarını
açtılar. Bazıları ise, iftar etmemeyi uygun buldular.
Dıhye köyüne dönünce
"Vallahi bugün görebileceğime hiç ihtimal vermediğim bir şey gördüm.
Şüphesiz bir grub Rasûlullah (s.a.v.)'in ve ashabının yolundan yüz çevirdiler,
-bunu oruç tutanlar için söylüyor- Sonra, Allahım! beni yanına al (ruhumu
kabzet)" dedi.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, VI,
398.
Dıhye (r.a.)'nın yola
çıktığı söylenip adı verilmeyen köy kendi ikametgâhı olan Mizze köyüdür. Bu köy
şimdi "Şam"denilen Dimeşk şehrinin bahçeleri arasında büyük ve zengin
bir köydür. Dimeşk şehrine uzaklığı yarım fersah kadardır.
Hz. Dihye bir ramazan
günü bu köyden çıkmış ve takriben Füstad'-dan Ukbe (veya akabe) köyüne kadarki
mesafe kadar yol aldıktan sonra orucunu açmıştır. Râvi bu mesafenin üç mil
kadar olduğunu söylemektedir.
Füstad, bundan önceki
hadisin açıklamasında belirtildiği gibi Mısır'daki bir şehrin adıdır. Mısırda
müslümanların eline ilk geçen şehir burasıdır.
Hadisin Ahmed b.
Hanbel'in Müsned'indeki rivayetinde "Dıhye (r.a.) ramazanda bir köyden
Ukbe köyüne yakın bir yere doğru (yola) çıktı" denilmektedir. Ancak bu
rivayette bir kusur olsa gerektir. Çünkü buna göre Ukbe köyünün Şam
yakınlarında olması gerekir. Oysa Mü'cemu'l-Büldân'da böyle bir köy ismi mevcut
değildir.
Metinde görüldüğü ezere
Dıhye (r.a.) üç mil kadar bir mesafe aldıktan sonra oturup iftar etmiştir.
Yanındakilerden bir kısmı Dıhye'ye uyarak orada oruçlarını açtıkları halde bir
kısmı iftar etmeyerek oruca devam etmişlerdir.
Dıhye bunların
oruçlarını bozmamalarını yolculuk esnasındaki ruhsattan yüz çevirmeleri olarak
telakki etmiş ve ayıplamıştır. Hatta bu hali Hz. Peygamber'in ve ashabının
sünnetine muhalefet saymış, böyleleri arasında yaşamaktansa ölmenin daha
hayırlı olduğunu ifâde etmiştir.
Dıhye'nin "Allahım
beni yanma al" demesi, dünyadan bıktığı için veya bir dünya sıkıntısının
verdiği acıdan dolayı değildir. Başından geçen olaya şaşkınlığından dolayı
söylenmiş bir sözdür. Dolayısıyla bu, tslâmın men'ettiği "ölümü temennî
etme" konusuna girmez.
Bu haberin zahiri
ramazanda orucu açma ruhsatım doğuran yolculuğun bir mesafe ile kayıtlı
olmadığına veya bu mesafenin çok kısa olduğuna delâlet etmektedir. Zahirîlerin
görüşü bu hadisin hükmüne uygundur. Bunlara göre yolcunun, orucunu açabileceği
yolculuğun en kısa mesafesi, üç mildir. Hattâ zahirîlerden îbn Hazm bir mili
kâfi görür.
Cumhur-ı ulemâya göre
ise, orucun açılabileceği mesafe namazın kı-saltılabileceği mesafedir.
Ulemanın, namazın kısaltılabileceği mesafe konusundaki ihtilâfı orucun
açılabilmesi konusunda da geçerlidir. Bilindiği gibi sefer mesafesi Hanefilere
göre üç günlük bir yoldur. Bu yaya yürüyüşle 18 saatlik bir mesafedir. Bir
yayanın saatte 5 km. yürüdüğü hesaba katılarak sefer mesafesi 90 km. olarak
takdir edilmektedir. Ancak bazı hanefı fakihleri sefer mesâfesini gün ile
değil, fersahla takdir ederler. Bu takdirde sefer müddeti onsekiz fersahtır. Bu
da aşağı yukarı 90 km.'lik bir mesafedir.
İmam Mâlik, Ahnıcd b.
Han bel, Lcys, Evzaî ve tmam Şafiî'ye göre,
sefer mesafesi 16
fersahtır ki, 48 mil eder. Bunun bu günkü ölçülerle karşılığı Ömer Nasuhi
Efendinin hesabına göre 80.5 km. eder. Ancak Şafiî kitablarında bir milin 4000
adım her adamın da üç ayak olduğu ifâde edilmektedir. Günümüz Şafiî âlimleri
buna dayanarak sefer mesafesini 144 km. olarak takdir etmişlerdir.
Cumhur, üzerinde
durduğumuz hadîs-i şerifi şu şekilde anlamıştır:
Hadisteki Dıhye
(r.a.)'nın yemeğini yediği yer, yolculuğunun son bulduğu yer değildir. O
aslında daha uzağa gidecektir. Hadiste belirtilen yerde durup yemeğini yemiş,
sonra yoluna devam etmiştir. Ancak gideceği yer, haberde yer almamıştır.
Burada akla,
"Dıhye kendi köyünden yola çıktığına göre oruca niyetli olması gerekir.
Niyyetli olan kişi yola da çıksa orucunu bozamaz. O halde Dıhye nasıl yemek
yiyebilir?" şeklinde bir soru gelebilir. Buna şu şekilde cevap
verilmektedir:
Dıhye (r.a.)'nın henüz
fecirden önce yola çıkıp belirtilen yere varınca yemeğini yemiş olması
muhtemeldir. Buna göre Dıhye daha oruca niyet etmeden yola çıkmış olur.
Dıhye (r.a.)'nın oruca
devam edenleri kınaması, onların azîmeti tercih etmiş olmalarından dolayı
değil, ruhsattan yüz çevirdiklerindendir.
Hattabî Hadisin
isnadında meşhur olmayan bir şahsın bulunduğunu, dolayısıyla hadisin zayıf
olduğunu söyler. Bezlü'l-Mecbud sahibi, Hattabî'nin bu sözünün tüm âlimlerce
benimsenmediğini belirterek "Her ne kadar Îbnü'l-Medinî önün hakkında
"zayıftır" demişse de el-Aclî "sika" demiştir" der.